Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Bölüşülemeyen Topraklar: İsrail-Filistin Meselesi

Giriş

3 dinin incisi… Kudüs. bitmeyen savaşın bir diğer örneği İsrail-Filistin meselesi. Siyonizm’in ortaya çıkışı ile gündeme gelen Yahudi devleti kurma fikri İngiltere’nin desteklemesiyle Filistin’de kendine yer buldu. Filistin’de yaşayan Araplar ile Yahudiler anlaşmazlık içerisine girdiğinde Birleşmiş Milletler (BM) Kudüs’e uluslararası statü verilmesi ve 2 ayrı devlet kurulması kararı aldı. Karara uymayan İsrail bölgeyi işgal etti. Arap devletleri ile 6 Gün Savaşı gibi çatışmalar yaşandı ancak İsrail geri adım atmadı. Filistin’i savunma amacıyla Filistin Kurtuluş Örgütü, İslami Direniş Hareketi (HAMAS) gibi birçok örgüt ortaya çıktı ve İsrail ile mücadele etti. ABD, Arap devletleri, BM birçok kez tarafları uzlaştırmayı denemiştir. Madrid Konferansı, Oslo görüşmeleri gibi barış denemeleri anlaşmalara uyulmaması nedeni ile işlevsiz kalmıştır. Çatışmalar şiddetli şekilde devam etmektedir. 

 

İsrail- Filistin Meselesinin Tarihi

Yahudilere göre Filistin toprakları kendilerine vaat edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altında uzun süre kalan Filistin ve Kudüs 19. yüzyılda Siyonizm’in ortaya çıkması ile birlikte Yahudiler tarafından gözde olmaya başladı. İsviçre’de yapılan 1. Siyonizm kongresinde Yahudi devleti kurma fikri güçlendi. Avrupa’da Yahudi karşıtlığı başlamışken bu fikir bir sığınaktı. 

I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla beraber Filistin İngilizlerin eline geçti. Yahudiler Filistin’e göç etmeye başlarken İngiltere Balfour Bildirgesi ile kurulacak bir Yahudi devletini destekleyeceğini bildirdi. Filistin’deki Yahudi sayısı artarken Araplar ile çatışmalar başladı. İngilizler artan huzursuzluğu önlemek amacı ile Filistin’e yapılan Yahudi göçüne kısıtlama getirdi. Yahudiler bu kısıtlamaya uymayarak silahlandı ve İngilizlerle çatışmaya başladılar. İngiltere İkinci Dünya Savaşı sonrasında Filistin’den çekilerek, ülkenin kaderini Birleşmiş Milletler’e bıraktı.

Yahudiler ile Arapların anlaşmazlığı 1947 yılında Birleşmiş Milletler’e taşınmıştır. Yahudiler iki ayrı bağımsız devlet kurulmasını ve Kudüs’ün milletlerarası statüye sahip olmasını isterken Arap’lar ise federal bir devlet kurulmasını istemiştir. BM’nin kararına göre Filistin 3’e bölünmüştür, aralarında ekonomik birlik olacak şekilde Yahudi devleti ve Arap devleti kurulacak ve Kudüs’ün milletlerarası statüsü olacaktı. 1948 yılında Yahudilerin Arap köylerine saldırılarının başlamasının ardından Araplar Filistin’den göç etmeye başladı. İngilizlerin tamamen çekilmesi ile birlikte 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin kurulduğu ilan edildi. Kuruluşunun hemen ardından ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından tanındı ancak Arap devletleri İsrail’e karşı örgütlenmişti. 

1967 yılına gelindiğinde Suriye, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Irak İsrail’e savaş açmıştır. Sovyetler ise İsrail’e askeri destek vermiştir. Savaş İsrail’in galibiyeti ile sonuçlanmış ve İsrail Sina Yarımadası, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri’ni ele geçirmiştir. Kudüs’ün yarısı Filistin’de kalmıştır. Uluslararası hukuka aykırı olduğu için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 22 Kasım 1967 de İsrail’in 1967 yılı öncesindeki sınırlara dönmesi kararını verdi. BM Kudüs’ün statüsünün değişmediğini duyursa da İsrail Kudüs’ü başkent ilan etmiş ve terk etmeyeceklerini belirtmiştir. 30 Temmuz 1980 yılında İsrail Parlamentosu tarafından kabul edilen Temel Kanun: İsrail’in Başkenti Kudüs adlı kanun yine BM ve diğer ülkeler tarafından reddedilmiştir. 

Filistin Kurtuluş Örgütü

Temelinde Yaser Arafat’ın kurduğu El Fetih örgütü olan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) 1964 yılında Arap devletlerinin desteği ile kuruldu. Arafat daha sonra FKÖ’nün lideri oldu. Örgütün amacı İsrail’in işgal ettiği toprakları almak ve bağımsız Filistin’i kurmaktır. Filistin’in siyasal temsilcisi olarak nitelendirilir. Arap devletleri FKÖ’ye askeri destekte bulundular ve finansmanı için fon oluşturdular. Ofisleri açıldı ve ordusu kuruldu. Örgütün özelliği birçok farklı Filistinli örgütü tek çatı altında toplanmasıdır. Filistinlilerin yurt kurma amacı ile 29 maddelik anayasa fonksiyonu taşıyan Filistin Ulusal Misakı kabul edilmiştir. Farklı silahlı örgütleri de içinde barındıran örgütün Filistin Kurtuluş Ordusu adı altında askeri kanadı kurulmuştur. 

Parlamento benzeri olan Filistin Ulusal Konseyi de örgütü siyasi yapılanmaya dönüştürmektedir. Filistin Ulusal Konseyi Filistin Kurtuluş Örgütü’nün siyasetini ve programlarını oluşturan en üst kuruldur. Filistin Ulusal Konseyi’nin amacı Filistin Partilerine destek olmak ve Yürütme Komitesi tarafından gerçekleştirilecek planlamalar yapmaktır. Filistin halkının resmi temsilini yapmak denilebilir. FKÖ kurulduktan sonra Çin Halk Cumhuriyeti tarafından, daha sonra da Arap devletleri tarafından tanınmıştır. 1975 itibariyle, FKÖ Merkez Komitesi, Filistin Kurtuluş Ordusu, Filistin Ulusal Fonu, Filistin Planlama Kurulu ve Filistin Araştırma Merkezinden oluşmaktaydı. 

FKÖ’nün Arap ülkelerinde, ABD, Çin, Yugoslavya ve İsviçre’de ofisleri vardı. 1974 yılında Arap Birliği İslam Konferansı Teşkilatı, Afrika Birliği ve ardından 22 Kasım 1974’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Filistin Kurtuluş Örgütü’nü, Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak tanımıştır. 22 Kasım 1974 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşma yapan hükümet dışı ilk örgüt oldu. FKÖ’nün eylemlerini yetersiz bulan HAMAS 1987 yılında Mısır’da kurulan, Arap dünyasının en etkili ve büyük İslami hareketi Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin kanadı olarak kuruldu. Kuruluş amacı Filistin topraklarını İsrail’den geri almaktır. HAMAS’ın ortaya çıkışıyla İsrail FKÖ’yü Filistin halkının temsilcisi olarak tanıma kararı aldı. Bu karar HAMAS tarafından hoş karşılanmadı ve FKÖ ile çatışma noktasına getirdi. 

Filistin Devleti’nin Kuruluşu

1988 yılında Ürdün’ün Batı Şeria ve Gazze’den çekilmesi ile Yaser Arafat yani FKÖ bu bölgede bağımsız bir devlet kurulması için harekete geçti. 15 Kasım 1988 tarihinde Filistin Ulusal Konseyi bağımsız bir Filistin Devleti kurulduğunu ilan etti. Bu süreç barışçıl yollarla sürdürülmeye çalışıldı. Soğuk Savaş sonrası SSCB’nin bölgedeki etkinliğinin azalması ABD’nin etkisi arttı. 1990 yılında Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak’ın Kuveyt’i işgali ile başlayan Körfez Savaşı’nda diğer Arap ülkelerinin aksine Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yasser Arafat, Irak’ın yanında yer almıştı. Bu karar FKÖ’nün uluslararası sempatisinde azalmaya neden oldu. Arap devletlerinden gelen maddi desteğin kesilmesi ile FKÖ ekonomik kriz içerisine girdi ve barışa ihtiyaç duydu. 

Orta Doğu’da çıkarları doğrultusunda İsrail-Filistin çatışmasının bitmesini isteyen ABD ve Arap devletleri İsrail ve Filistin’i Madrid Konferansında bir araya getirdi. 30 Ekim 1991’de yapılan konferansta ABD, Sovyetler Birliği, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün ve Filistin bir araya geldi. Görüşmelerden istenilen sonuç alınamadı çünkü İsrail Filistinlilere kısıtlı bir özerklik vermek taraftarıyken Filistin bir devlet kurmak için yeterli miktarda özerklik ve Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olmasını istiyorlardı. Görüşmeler askıya alınsa da ABD’nin baskısıyla 1993’te Oslo’da İsrail ve Filistin arasında görüşmeler tekrar başladı. 

Oslo görüşmeleri 13 Eylül 1993’te ‘’İlkeler Bildirgesi’’ nin imzalanmasıyla son buldu. Bildirgede FKÖ İsrail Devleti’ni tanıdığını ve bölgede Filistin unsurlarının yarattığı şiddeti önlemeyi ve disipline etmeyi taahhüt etti. Bu HAMAS’ın eylemlerini engellemek anlamına geliyordu. İsrail ise FKÖ’yü Filistin halkının resmi temsilcisi olarak tanıdı. İsrail 5 yıl içinde aşamalı olarak Gazze ve Batı Şeria’nın bir bölümü olan Eriha’dan çekilecek, bu süreçte bölgede Filistin Geçici Yönetimi oluşturulacak ve bağımsız Filistin Devleti kurulacaktı. Ancak çatışmanın temelini oluşturan Kudüs gibi sorunlar ertelenerek çözüme kavuşturulamadı. 

İsrail’in çekildiği bölgelerde Yahudi yerleşimlerinin kurulması Filistin’in toprak bütünlüğü elde etmesine engel oldu. İsraillilerin yaşadıkları bölgelerde güvenliklerini sağlama yetkisi de hala İsrail’de olduğu için bölgedeki etkinliği azalmadı. Sonuç olarak barış istenilen yönde ilerlemedi. Ardından imzalanan anlaşmalar da barışı sağlamaya yeterli olamadı. 

İsrail’de yönetime Binyamin Netanyahu’nun gelmesiyle barış süreci biterken yine ABD’nin baskısıyla FKÖ lideri Arafat ile bir araya geldi ve Wye River Memorandumu imzalandı. Memorandum İsrail’in Batı Şeria’nın yüzde 13’ünden çekilmesini, Filistin’in ise bölgedeki terör eylemlerini engellemesini içeriyordu. Bu anlaşma da diğerleri gibi barışa destek olamadı. 

2000’li yıllara gelindiğinde barış sürecinin bittiği gözle görünür olmaya başladı. Karşılıklı çatışmaların arttığı bu dönemde FKÖ HAMAS’ın eylemlerine engel olamadı, orta yolu bulmaya çalışsa da İsrail’in de saldırılarıyla anlaşmalar geçerliliğini yitirmişti. Artan şiddet olaylarını ABD önlemeye çalışsa da mümkün olmamıştır. Barış sürecinin tekrar başlaması yönünde çaba gösteren uluslararası girişimlerden biri de Rusya, Avrupa Birliği, ABD ve Birleşmiş Milletler’in 2002 yılında oluşturduğu ve “Dörtlü ” olarak bilinen gruptu. 

30 Nisan 2003 tarihinde açıklanan “Yol Haritası” belgesiyle kalıcı çözümler hedeflendi. Terörün durdurulması, Filistin kurumlarının yeniden inşa edilmesi hedefleniyordu. İsrail Filistinlerin terör alt yapısını yıkmak amacı ile Batı Şeria’yı yeniden işgal etti. 2004 yılında Arafat’ın hayatını kaybetmesinin ardından yönetime Mahmud Abbas geldi. 2005 yılında bir araya gelen İsrail ve Filistin liderleri şiddetin son bulması konusunda anlaştı. Abbas düzensiz ve kuralsız güvenlik yapılanmasına yeni bir düzen getirdi. Filistin güvenlik kurumları büyük oranla yenilenmişti ancak barış İsrail’in anlaşmalara uymaması nedeni ile sağlanamıyordu. Bu süreçte HAMAS halkın desteğini kazanmaya başlayarak güvenilirliğini arttırdı ve 2006 Filistin Yasama Meclisi seçimlerini kazandı. Filistin içinde anlaşmazlıklar arttı ve ikili bir yönetim oluştu. HAMAS kontrolü altındaki Gazze'de hükümet kurdu, Mahmud Abbas ise, Selam Feyyad başkanlığında yalnızca Batı Şeria'yı kontrol edebilen bir hükümet kurdu. Filistin iç savaşın eşiğindeyken İsrail ile çatışmalar devam etti. 

Bu yıllarda kısa süreli ateşkesler yaşansa da çoğunlukla şiddetli saldırılar eşliğinde devam etti. Binlerce insan hayatını kaybetti, iki yönetim içinde önemli insanlar öldürüldü. 9 Türk’ün hayatını kaybettiği Filistin’e yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine İsrail’in düzenlediği saldırı uluslararası alanda büyük tepki gördü. BM İnsan Hakları Konseyi yayınladığı raporda, İsrail’in 9 Türk’ün ölümü ile sonuçlanan Mavi Marmara baskınını “yasadışı, orantısız ve kabul edilemez gaddarlık” olarak nitelendirdi ve Filistin toprağına deniz ablukası uygulamasının “yasadışı” olduğunu belirtti.

2016 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail'in işgali altındaki Filistin topraklarında yasadışı tüm yerleşim faaliyetlerini "hemen ve tamamen" durdurmasını öngören karar tasarısını kabul etti. İsrail kararı uygulamayacağını belirtti. Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas 20 Mayıs 2020’de İsrail’le tüm güvenlik iş birliği antlaşmalarının geçerliliğini kaybettiğini açıklamıştır. Günümüzde hala İsrail Filistin çatışması devam etmektedir.

Değerlendirme 

İsrail-Filistin meselesinin uzun bir tarihi olmasına karşın süreç kendini tekrarlar şekilde işlemiştir. Yıllar boyunca barış için masaya oturulmuş ancak sonuç alınamamıştır. Barış süreçlerinde İsrail bölgeden çekileceğini söylese de kararlarını uygulamamıştır. Filistin’in kendi içinde bölünmemesi, sağlam bir devlet yapısı kuramaması da güçlü bir taraf olmasına engel olmuştur. İki devlette aynı şeyi istemektedir. Kudüs’e sahip olmak. Filistin bağımsız bir devlet kurmayı amaçlarken İsrail bölgedeki tek hâkimiyetin kendisi olması gerektiğinde ısrarcıdır ve şiddetli eylemlerinden çekinmemektedir. ABD, Arap devletleri, BM barışı sağlamak için uğraşsa da anlaşmaların etkisi kısa sürmüştür. Yıllar içinde yaşanan şiddetli saldırılarda binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Barışın sağlanması iki devletin de kendine ait gördüğü topraklardan feragat etmesi ile sağlanabilir.

 

Kaynakça

Yıldırım, Y. (2011), ‘’İsrail-Filistin Sorununda İki Devletli Çözüm Arayışları’’, Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, Cilt:11, Sayı:41. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1557749 , 25 Ekim 2022

Çakır, A. (2020). ‘’İsrail-Filistin Meselesi ve Filistin Güvenlik Güçleri’’. Filistin Araştırmaları Dergisi. Sayı:8. http://www.filistin.org/tr/download/article-file/1367191 , 25 Ekim 2022

Özkoç, Ö. Savaş ve Barış: ‘’Doksanlı Yıllarda Filistin-İsrail Sorunu’’. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi. Cilt:64. Sayı:3. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/35951 , 26 Ekim 2022

Uzer, U. (2017). ‘’Kudüs Şehrinin Filistin, İsrail ve Birleşmiş Milletler Açısından Siyasi Önemi’’. Filistin Araştırmaları Dergisi. Sayı: 2. Sayfa: 134-157. http://www.filistin.org/tr/download/article-file/416013 , 26 Ekim 2022

Sarıaslan, F. (2019). ‘’Filistin Sorunu ve Türkiye: Bir Denge Siyaseti’’. Filistin Araştırmaları Dergisi. Sayı:6. http://www.filistin.org/tr/download/article-file/906770 , 27 Ekim 2022