Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Hannibal Protokolü: ‘Kaçıranı da Kaçırılanı da Öldür’

Hannibal Protokolü: ‘Kaçıranı da Kaçırılanı da Öldür’

Savaşlar sadece savaşan tarafları değil, savaş dışı kalanları ve sivilleri de etkilemektedir. Savaşlarda askerler ve siviller de başta esir alınma gibi birçok tehlike ile karşılaşmaktadır. Esirlerin durumu uluslararası hukuk tarafından belirlenen kurallara tabidir. Ancak tarih boyunca görülmüştür ki uluslararası hukuk esirleri korumakta yetersiz kalmıştır. Bu nedenle devletler vatandaşlarını kurtarmak için İsrail-Hamas Savaşı’nda gördüğümüz 7 günlük insani ara gibi rehine takası yapabilecekleri anlaşmalar yaparak, diğer devletlerin arabuluculuk çalışmalarını destekleyerek vatandaşlarını kurtarmaya çalışmaktadırlar. Ancak her devlet esirlerini kurtarmak için bunu yapmakta mıdır?

Hannibal Protokolü

Tüm zamanların en büyük askeri dehalarından biri olarak kabul edilen Kartacalı Hannibal, esir düşme olasılığına karşı her daim yanında zehir taşır. Protokolün adının buradan geldiği tahmin edilmektedir. 1986 yılında hazırlanan Hannibal Protokolü, rehinelerin kurtarılma imkânı yoksa rehin alanlarla birlikte ortadan kaldırılmasını öngörmektedir. Kısaca “Kaçıranı da kaçırılanı da öldür” olarak tanımlanabilir. Protokolü İsrail ordusundan 3 isimin hazırladığı söylenmektedir; Kuzey Cephesi eski komutanı Yossi Peled, Peled'in operasyon subayı Albay Gabi Aşkenazi ve istihbarat subayı Albay Yaakov Amidror.

Protokolün içeriği şu şekildedir; "Bir kaçırma sırasında asli görevimiz, askerlerimize zarar vermek ya da yaralamak pahasına da olsa onları kurtarmaktır. Kaçıranları durdurmaya ve yere yatırmaya zorlamak için hafif silahlarla ateş açmak kifayet etmiyorsa ya da aracı kaçıranlar durmuyorsa, bu askerlerimizi vurmak anlamına gelse bile kaçıranlar tek atışla (keskin nişancıyla) vurulmalıdır. Aracı durdurmak ve kaçmasına izin vermemek için her türlü çaba gösterilmelidir."

İsrail'in Haaretz gazetesi protokolün amacını böyle tanımlamaktadır; “Hannibal Protokolü'nün amacı, ölü bir askerin rehin alınan bir askerden daha iyi olduğu temelinde ordunun bir askerin kaçırılmasını önlemek için gerekli her türlü eylemi yapmasına izin vermektir.”

Savaşlarda esir alınan kişi sayısı esir alan tarafı güçlü kılmaktadır. Bu nedenle esir alınma durumu siviller için tehlikeli olduğu kadar devletler için de bazı sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Örneğin; İsrail, 2011 yılında Hamas tarafından kaçırılan İsrail askeri Gilad Şalit'in serbest bırakılması karşılığında bin 27 Filistinli mahkûmu serbest bırakmıştır. Devletler bu nedenle her zaman esirlerini kurtarma taraftarı olmayabilir. Özellikle de asker esirler karşı tarafa bilgi verme, gizli bilgileri açığa çıkarma gibi nedenlerden ötürü durumu daha tehlikeli bir hale getirmektedir. İsrail de bu düşünceden yola çıkarak Hannibal Protokolü’nü ortaya çıkartmış olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak protokol ile ilgili kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Hannibal Protokolü’nün 2016 yılında sona erdiği düşünülmektedir.

7 Ekim İsrail-Hamas Savaşı’nda Hannibal Protokolü Uygulandı mı?

7 Ekim tarihinde İsrail ve Hamas güçlerinin savaşmaya başlaması ile Hannibal Protokolü gündeme gelmiştir. Bazı İsrail komutanlarının yaptığı açıklamalar ise bu iddiayı kuvvetlendirmektedir. Bu açıklamalardan biri İsrailli savaş pilotu Yarbay Erez’in yaptığı bir açıklamadır: "Hannibal Protokolü'nün bir noktada uygulandığı anlaşılıyor çünkü bir rehine durumu tespit ettiğinizde bu Hannibal'dır ancak son 20 yıldır tatbikatlarını yaptığımız Hannibal, içinde rehinelerin bulunduğu tek bir araçla ilgiliydi. Burada gördüğümüz şey ise kitlesel bir Hannibal'dı. Çitlerde birçok açıklık vardı, hem rehineli hem de rehinesiz olarak birçok farklı araçta binlerce insan vardı." İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu söz konusu açıklamanın 'kabul edilemez' olduğunu söylemiştir.

İsrail’in Aksa Tufanı Operasyonu’na karşı hazırlıksız yakalanması sebebiyle, Hamas birçok vatandaşı ve askeri rehin aldı. Böyle bir durumda Hannibal Protokolü’nün uygulanması şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü her rehine karşı tarafın koz olarak kullanacağı bir ortam yaratacaktır. Bir diğer örnek ise; İsrail tarafından, kaybolduğu ya da kaçırıldığı söylenen Teğmen Hadar Goldin'in kaçırıldığı bölgeyi tanklar, toplar ve savaş uçakları bombalayarak Gazze Şeridi'nin Refah bölgesinde yaklaşık 120 sivilin ölümüne neden olmasıdır.

Özetle Hannibal Protokolü 1986 yılında üç İsrail askerinin oluşturduğu düşünülen, ölü bir askerin rehin alınan bir askerden daha iyi olduğu temelinde olan bir strateji, taktiktir. Protokolün varlığı İsrail makamlarınca reddedilmektedir. Bazı askerlerin yaptıkları açıklamalara dayanılarak protokolün 7 Ekim İsrail-Hamas savaşında da uygulandığı düşünülmektedir. İsrail’in savaşa hazırlıksız yakalanması nedeniyle birçok vatandaşının rehin alındığı göz önünde bulundurulduğunda Hannibal Protokolü’nün uygulanması şaşırtıcı olmayacaktır.