Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Yunanistan’ın Silahlanması, Adalar Denizi ve Akdeniz’deki Kontra-Kriz Senaryo ve Stratejileri

Yunanistan’ın Silahlanması, Adalar Denizi’ndeki ve Akdeniz’deki Kontra-Kriz Senaryo ve Stratejileri

Türkiye’nin Adalar (Ege) Denizi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çevresinde olan Akdeniz’deki faaliyetleri; Sevilla Haritasına karşı Mavi Vatan Doktrini’nin sisteme angaje edilmesi, Libya ile deniz yetki anlaşması, hidrokarbon keşfi ve tespiti için sismik ve sondaj gemilerinin NAVTEX ilan etmesi gibi bir dizi politikalar hayata geçirmiştir. Bununla birlikte ABD ve muhtelif ülkelerin ambargosuna karşı yerli ve milli imkanlar ile üretilen birçok silahlı teçhizat ve KAAN, KIZIL ELMA, GÖKBEY, BAYRAKTAR gibi yeni nesil hava araçlarının üretimi sonucunda Yunan hükümeti, ABD’nin kapısını aşındırarak adalar dahil birçok kara ve deniz üssünün oluşturulması için Amerikan hükümeti ile mutabakata varmıştır. Esasen ABD de Alexandroupoli, Larisa, Araxos, Syros ve Souda dahil birçok askeri deniz ve hava üssüleriyle Yunanistan’da nüfuzunu arttırmıştır. Esasen Ege ve Akdeniz’de kendi hegemonyası altında bir sistem kurmak istemektedir.

Türkiye, Avrasyacı bir çizgide yer alırken hükümetin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması karşısında ABD yönetiminin de Türkiye’ye F-16 satışını onaylaması arasında bir bağ olduğu yadsınamaz bir gerçeklik ve menfaat ilişkisi olmakla birlikte aynı ABD yönetimi Yunanistan'a da 8,6 milyar dolar değerinde 40 adet gelişmiş F-35 savaş uçağı satışının onayladı.

Adalar Denizi ve Akdeniz’deki tüm enerji faaliyetleri ve bu denizlere kıyısı olan ülkelerin menfaatleri, Rusya, Amerika ve İskandinav ülkelerinin de kıyıdaş oldukları Arktik Okyasu’ndaki enerji ve derin deniz madenciliğine ilişkin menfaatleri ile birebir benzerlik göstermektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı neticesinde batılı ülkeler tarafından Ruslardan tedarik edilen gazın yerine İsrail’in münhasır ekonomik bölgesinde ve Gazze işgal sahasında bulunan petrol ve doğalgaz rezervinin çıkartılarak EastMed Boruhattı Projesi ile Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine sevk edilmek istenmesi, bölge güvenliği için İsrail ve Yunanistan’ı askeri açıdan daha da donanımlı hale getirmeye teşvik etmektedir. Amerika’nın yanı sıra kiraladığı limanlar ile birlikte enerji faaliyetlerinde gemi taşımacılığı yapmak isteyen Çin Halk Cumhuriyeti ve İngiliz dominyonlarından olan İber Yarımadası’ndaki Cebelitarık ve Güney Kıbrıs Rum Kesimindeki İngiliz askeri üsleri de ilgili deniz coğrafyasında etkili olmak istemektedirler.

Ülkemiz, Akdeniz'e kıyısı olan diğer devletlerle ilişkilerini stratejik bir çerçevede değerlendirirken, kendi ulusal güvenlik doktrinine dayanarak, Misak-ı Milli’ye göre Türkiye himayesi altında bulunması gereken adalar için Türk Derin Devlet Doktrini'ne uygun olarak çeşitli stratejiler ve senaryolar geliştirilebilir.

İlgili uluslararası resmi antlaşmalarda ve toplantı tutanaklarında geçen adaların durumu ile ilgili olarak Yunanistan’ın sovereignty (egemenlik), ownership (mülkiyet) hakkı ve possesion (zilyetlik) hakkı yeniden gözden geçirilmelidir. Sadece asayişi temin edecek derecede kuvvet bulundurması gerekirken askeri tesisler kurması, adaları yoğun bir şekilde silahlandırması, sık sık Türk karasularına ve deniz sahasına geçmesi açıkça ihlaldir. Bu duruma istinaden Türk deniz hukukçuları ve siyasiler tarafından uluslararası camiada Yunanistan ihlalleri gündeme getirilmelidir.

Misilleme Şart

Adaların, Türkiye’nin kara sınırına bu kadar yakın olması kendi milli karasularımızda ve kıta sahanlığımızda vatan bütünlüğümüzü tehdit edecek unsurlar barındırmakla beraber Yunanistan’da ABD, Almanya ve Fransa gibi küresel güçlerin egemenliğinin artması, Yunanistan’ın uluslararası deniz hukukunu hiçe sayması, Türk denizcilik lobisi faaliyetlerinin daha etkin olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

“Governor of South Aegean Region” ve “Governor of North Aegean Region” valilik pozisyonlarına özellikle dikkat çekmek gerekir. Güney Ege adaları bölgesi ve Kuzey Ege adaları bölgesi olarak deniz coğrafyasını resmi olarak tanımlayan Yunanistan, adaları yönetme konusunda o kadar uzmanlaşmıştır ki Güney ve Kuzey Ege adaları olarak ayrı ayrı bölge valilik pozisyonları kurmuş ve küçük büyük tüm ada sorumlularını / idari yetkililerini, bu genel valilik makamlarına bağlayarak merkezi hükümetin de bizzat tüm konulardan haberdar olmasını sağlamıştır.

Türkiye de Mavi Vatan doktrininde belirtilen bölgelerde Ege ve Akdeniz’de genel valilik pozisyonları tanımlayarak ve muhtelif adalarımızı bu bölgedeki valilik makamlarına bağlamak suretiyle kontrol edilebilir bir yapı vücuda getirmelidir. Böylece güçlü bir idari yapı meydana geldikten sonra askeri, istihbarat, iktisadi, zirai birçok politika hayata geçirilerek, bölgesel konumunu kuvvetlendirir.

Senaryolar ve Derin Stratejik Devlet Aklı
1.Senaryo
Yunanistan kuzey ve güney ege adaları olarak valilik yönetimi var, ayrı ayrı adalar bir araya getirilerek ‘’de facto adalar devleti’’ kurabilir mi ? Kurarsa karasularında 3mil/6 mil olan hakkını 12 mil’e taşıyabilir mi , AB ve ABD bunu diplomatik açıdan tanır mı ? Türkiye ile Yunanistan arasında böylelikle bizim aleyhimize deniz sahasında tampon bir bölge oluşur mu ? Yani böyle bir derin stratejik hamle ile Türkiye zor duruma düşürülebilir mi ?


2.Senaryo
Türkiye merkezi yönetimini güçlendirmek adına adalar ve vilayet sınırlarını (Balıkesir ve Çanakkale) parçalayarak bunları bir valilik pozisyonu etrafında toplayabilir mi ? Yunan’ın bizim aleyhimize oluşturduğu yukarıdaki senaryoya karşı bir misilleme yaparak kendi adalarımızda aynı Kıbrıs'ta ki gibi De Facto bir devlet kurup Türk milli kara sularını ve Münhasır Ekonomik Bölgesi(MEB)'ni daha da genişletebilir miyiz Gökçeada Bozcaada ve birçok küçük adayı da bu devlete dahil ettiğimizde Mavi Vatan Doktrini ve Deniz Hakimiyet Teorisi daha da güçlenir mi ?

3.Senaryo

Türkiye-Libya hükümetleri Deniz Sınır Antlaşması oldukça yeni bir gelişmeyken, Yunanistan ve İtalya ise bunu 2020'de yapmıştır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise İsrail ve Lübnan ile daha önce bu durum için aksiyon almıştır. Türkiye’nin bu hususta geç kaldığı değerlendirilebilir. Lakin sondaj ve hidrokarbon rezerv keşifleri ile iyi bir yol alınmıştır. Lübnan'da Türkmen soydaşlarımız ile kuvvetli bir "Türk Diasporası" oluşturmak şarttır. Ayrıca Doğu Akdeniz'de nifak tohumu ekenlere karşı da bir misilleme şarttır. Misilleme için "Yunanistan-İtalya- İsrail-Mısır-Lübnan-Güney Kıbrıs" arasındaki deniz sınırlarını iyi okumak gerekir ve buna yönelik strateji oluşturmak gerekir.

Misilleme, caydırıcılık, gayrinizami strateji, lehte ve aleyhteki derin senaryolar Kontra-Kriz çalışmalarının alt unsurları olarak yer almakta olup bütünsel olarak tüm sistem değerlendirilmeli ve aksiyon alınmalıdır. Gazi Mustafa Kemal’in Misak-ı Milli hedefleri, vatan topraklarının hudut-u millisidir.  Tam istiklale istikametimiz, ancak istikbaldeki üstün stratejik idealler ile olacaktır.

Kaynaklar

  1. https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/ege-ve-akdeniz-adalar-valiligi-ahmet-oven-1881643
  2. https://yildiz.academia.edu/AhmetOven

 

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve TÜRKSAM'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bunlarda ilginizi çekebilir

Tümünü görüntüle