Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
50 Ülkeden Çin'e Uygur Çağrısı

Kaynak: Euronews, 1 Kasım 2022

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki "ağır ve sistematik" insan hakları ihlallerini kınayarak Çin'e "keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılan herkesi" serbest bırakması çağrısında bulundu.

Genel Kurul oturumunda Kanada tarafından okunan ve 50 ülkenin imza attığı metinde "Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki insan hakları durumundan, özellikle de Uygur ve diğer Müslüman azınlıkların haklarının ihlal edilmesinden derin endişe duyuyoruz" denildi.

Aralarında ABD, Birleşik Krallık, Japonya, Fransa, Avustralya, İsrail, Türkiye, Guatemala ve Somali'nin de bulunduğu 50 ülke, "Bu tür ciddi ve sistematik insan hakları ihlalleri terörle mücadele gerekçesiyle haklı gösterilemez" dedi.

Bu ülkeler Pekin'e, BM İnsan Hakları Yüksek Komisyonunun "Sincan'da keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılan tüm bireylerin serbest bırakılması ve kayıp kişilerin akıbetinin acilen açıklığa kavuşturulması için hızlı bir şekilde harekete geçilmesini" içeren tavsiyelerini uygulama çağrısında bulundu. Ayrıca Çin'in şu ana kadar BM'nin ortaya koyduğu bulguları tartışmayı reddetmesinden endişe duyduklarını dile getirildi.

 

TÜRKSAM Haber Analiz

Dünya, Uygur Türkleri İçin Neden Çözüm Bulamıyor?

İkinci Dünya Savaşı ile kullanılmaya başlanan ve 1951’de yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi ile kapsamı belirlenen soykırım suçu, insanlığa karşı işlenen en ağır suçlardan biri olarak nitelenmektedir. 

Güvenlik ve insan hakları temelinde kurulan Birleşmiş Milletler, gerek teşkilatlanma gerek metinlerin hazırlanması aşamalarında çoğunlukla ABD’nin katkılarıyla kurulmuştur. 1948’te düzenlenen ve 1951’de yürürlüğe giren BM Soykırım Sözleşmesi maddesine göre soykırım suçunun uluslararası hukuk açısından gündeme gelebilmesi için siyasi açıdan kullanımı doğru değildir. Siyasi kullanım yalnızca bu ifadeyi kullanan devletlerin dış politikalarının gerekçelendirilmesi açısından bir anlam taşımaktadır.

Konunun siyasi kullanım sınırlı kalmasının nedenleri, Çin’in 2001 yılı itibariyle bir BM kuruluşu olan Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması ve bu noktada bu tarihten sonra ABD ile sıkı ilişkiler geliştirmesinde aranabilir. Küresel pazarda önemli bir paya sahip olan Çin hakkında ABD’nin İnsan Hakları Raporu küresel üretimin sürdürülebilmesi amacıyla çarpıcı hale getirildiğini düşündürtmektedir.

17 Haziran 2020 tarihinde eski ABD Başkanı Donald Trump tarafından imzalanan ve yürürlüğe giren “Uygur İnsan Hakları Politikası Yasası” ile Uygur Türkleri, Kazaklar, Kırgızlar ve diğer Müslüman topluluklara yönelik insan hakları ihlalleri nedeniyle Çin’e uygulanacak olan yaptırımlar söz konusu olmuştu. ABD’nin söz konusu yaptırımlarına bazı ülkeler uygulamasa da çeşitli ülkelerden de destek gelmiştir. Konu ile ilgili olarak Çin’in yaptırımlara karşı olan tavrının karşılık verme yönünde olduğu söylenebilir.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ağustos ayı sonunda, başta Uygurlar olmak üzere Sincan'daki azınlıklara karşı insanlığa karşı suç işlenmiş olma ihtimalini gündeme getiren bir rapor yayınlamış ve işkence ile cinsel şiddete dair "inandırıcı kanıtlara" atıfta bulunmuştu. Çin, ekim ayında Cenevre'deki BM İnsan Hakları Konseyi'nde söz konusu raporun tartışılmasını engellemeyi başarmıştı.

50 ülkenin bir araya gelerek Çin’e karşı bu seslenişi kimi uzmanlar "Pekin'i insan hakları ihlallerinden sorumlu tutmaya yönelik diplomatik ivmenin arttığı" yorumları ile dile getiriyorlar. Fakat konunun çözümü Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşınması ve yargılama sonucu hukuki yaptırımlar getirilmesi ile olmalıdır. Uluslararası kamuoyunda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki insan hakları ihlallerine yönelik görüş birliği oluşturulması ve ekonomik kaygılar bırakılarak bölgede incelemelerin yapılması, insan hakları ihlallerinin de en kısa sürede sona erdirilebilmesini sağlayacaktır.