Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Devletsiz Türklerin Anavatanlarından Koparılması ve Türk Dünyasındaki Jeopolitik Küçülme

Türkiye’deki iktidarın dördüncü devrede oyuncu değişikliği yapması sonucunda, dış politikada farklı bir yola girildi. Bu farklılıklar; sınır komşularıyla ilişkilerimizde geliştirilen yeni politikalar olduğu gibi ABD, Rusya, Avrupa Birliği, Çin gibi aktörler ile olan ilişkilerimiz bağlamında da gerçekleşti. 2017’den itibaren göze en çok çarpan yeni politika; Türkiye’nin Türk Devletleriyle ilişkisiydi. Türk Devletleri ile Türkiye arasındaki ilişki pek çok anlamda gelişti. Türk Konseyinin; Türk Devletleri Teşkilatı adıyla değiştirilmesi, yeni ortak politikalar ve anlaşmalar yapılması ile devam etti. Bu durum aynı zamanda Türk Devletlerinin birbiri ile olan ilişkilerine de farklı bir boyut kazandırdı.

Türk Dünyası bazında her ne kadar olumlu adımlar atılsa ve devletler düzeyinde önemli girişimlerde bulunulsa da Türk toplulukları ile olan ilişkilerde ciddi bir atılım gösterilmedi.  Bu bağlamda Türkiye; Kırım Türkleri ve Irak, İran, Suriye, Çin, Rusya gibi Türk nüfusunun oldukça yoğun olduğu bölgeler ile de yeni politikalar üretebilirdi. Özellikle, Ortadoğu kaosundan nasibini alan Türklerin, vatandaşı oldukları devletlerde, çeşitli zorbalıklara maruz kaldıkları bilinmekteyken, Türkiye’nin bu bağlamda daha aktif bir rol oynaması beklenirdi.

Erşat Salihi liderliğinde Irak Türkmen Cephesi Hareketi ve Abdülcemil Kırımoğlu’nın başını çektiği Kırım Türkleri, Türkiye’den bir nebze destek görse de İran ve Suriye ile olan ilişkiler daha soğuk kalmaktadır. Türkiye’nin kayıtsız kaldığı Türk toplumlarının sorunları günden güne büyümüş ve sonucundan çok uzun zamandır aynı bölgede yaşayan bu bölgede tarihin farklı zamanlarında devlet kuran Türkler, bölgeden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Suriye ve Irak Türklüğünün bölgesel olarak yaşadığı uzaklaştırılma krizi uzun vadede önemli bir sorun olacaktır.

Suriye ve Irak Türklüğü;

Suriye Türkmenlerinin yaşadığı sorunlar ve Türkmenlerin, Türkiye ile olan ilişkisi bambaşka bir boyutta analize muhtaçtır. 2011’den önce Suriye’de uzun zaman baskıya maruz kalan Türkler 1000 yılı aşkın süredir bu coğrafyadadır. (Erol, 2022) Suriye iç savaşından sonra hem Türkmenler hem de Suriyeliler zorunlu olarak göç etmek zorunda bırakılmışlardır.

 Türkiye; 2011 yılından bu yana Suriye’den aldığı göçler sonucunda bugün oldukça büyük bir demografik yıkıma maruz kalmıştır. Bu demografik yıkım toplum içerisinde sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi sorunların temelini oluşturmaktadır. Suriye ’den gelen dalgaya ek olarak Afganistan’dan gelen yoğun erkek kaçak göçmen sınırdan içeriye girmiştir. Bu durumda sınır güvenliği noktasında oldukça büyük sorunlarımızın olduğunu da not etmek gerekir. Göç dalgası apayrı bir konu olduğu için Suriye’den gelen Türkmenler konusuna odaklanılacaktır.

Irak Türkmenlerinin göç dalgası ise Irak’ın Amerikan işgali sonrasında gerçekleşmiş ve yüzyıllardır burada yaşaya Türklerin bir kısmı anavatanlarından uzaklaştırılmışlardır. Irak’ta kalan Türkmenlerin yaşadığı baskı ise hala daha devam etmektedir.

Türkiye’nin; Suriye ve hatta daha öncesinde Iraktan gelen Türkmenler için ayrı bir politika geliştirmemesi, oldukça sorunludur. Dış politikanın, göç konusunda olduğu gibi Türkmenler politikasında da yönetimsiz bir tavır sergilediği, yıllar içerisinde gözlemlenmiştir. Türkiye’nin her zaman Türklere kapısı açık olmakla birlikte, Ortadoğu’ya bin sene önce gelmiş ve yerleşmiş olan Türklerin kendi vatanlarından koparılmaları da sorunlu bir durum ortaya çıkarmıştır.(Yılmaz, 2006) Dolayısıyla Türk coğrafyası açısından, nüfusun sadece Türkiye’de toplanması gibi bir durumla karşı karşıya kalınmıştır. AB fonları kapsamındaki yardımlardan pek çok Türkmen’in faydalanamadığı ve devletin de bu konuda büyük eksikliklerin olduğu dönem içerisinde not edilmiştir.

Türkmenlerin, zamanla Irak ve Suriye’ye dönüp öz topraklarında kalmaları stratejik açıdan oldukça mühimdir. Her an beklenmedik bir olayın yaşanabildiği Ortadoğu coğrafyasında, yoğun bir Türk nüfusunun olması Türk varlığının bölgede devam edebilmesi açısından kritiktir. Ancak tıpkı Kırım’da olduğu gibi Irak ve Suriye’de de bu sağlanamamıştır.

Bu şekilde merkezde toplanan Türk nüfusunun git gide içine kapandığı düşünülebilir. Bu durum da Türk Dünyası politikalarının git gide kan kaybetmesi anlamını taşımaktadır.

Türkmenler ile ilgili bir diğer sorun ise Türkiye içerisinde yoğun bir şekilde siyasallaşmış bulunmalarıdır. Türk siyasi tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birini yaşadığı, halkın yoğun bir şekilde kutuplaştırıldığı bu dönemde Suriye Türkmenleri maalesef bir kutbun tarafı olup, çoğunlukla, Türkiye iç siyasetine dahil olma yolunu seçmişlerdir. Oysa gerek İran gerek Suriye Türkmenleri, Türkiye’nin partiler üstü bir konusu olarak kalmalıdır. Bu durum kendi varlıklarına da zarar verebilecek duruma ulaşabilir. Türkmenler siyasallaşmaları sebebiyle; taraf oldukları siyasi kutbun taraf değiştirmesi durumunda, hayal kırıklığı yaşayabilir. Bunun yerine, Güney Azerbaycan Türkleri ve Türkmenlerin kendi haklarını koruyabilmeleri ve kendi politikalarını konuşulur hale getirebilmeleri için, ekseriyetle, siyasallaşmadan ve kutuplaşmadan uzak durmaları gerekir. Her siyasi parti ile görüşebilen, her STK ile iletişim halinde olabilen, Türkiye’nin siyasi havasına değil, kendi siyasi konularına odaklanabilen durumda olmaları gerekmektedir.

İran Türklüğü;

Öncelikle, bin yılı aşkın süredir İran coğrafyasında olan İran Türklerinin yaşadığı sorunlara göz atmak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir devletin iç işlerine karışmadan İran Türklerinin yaşadığı baskı ve zorbalıklara karşı, gerektiğinde, yumuşak güç unsurları ile İran’ı uyarabilmelidir. Nitekim Azerbaycan’ı da yakından ilgilendiren bu meselede, Türkiye ile ortak açıklamalar yapılması, bölgede yalnız kalan İran’ın, Türklere yönelik hassasiyetini artırır. Kendi vatandaşı olan Türklere karşı giriştiği ayrımcı tutumların devam etmesi, bağımsızlık hareketinin başlama ihtimalini yükseltir. İran’da bulunan 40 milyon Azerbaycan Türkünün yıllardır maruz kaldığı baskı, şiddet ve ayrımcılık, nihayetinde devlet içerisindeki Türk nüfusunu kendisine düşman hale getirmeye başladı. (Shiraliyev, 2022) İran, kadın hakları konusunda da sınıfta kalmış zorba bir devlettir. Kadınların kamusal alanda maruz kaldıkları dışlanma, söz konusu Türk kadınlar olduğunda iki kat artmaktadır. Son dönemlerde gerçekleşen protestolarda, henüz 20 yaşında olan Güney Azerbaycan Türkü Hadis Nacafi ve      Mahsa Amini bu gösteriler sırasında sadece hakkını savunduğu için katledildi. İran’da bu protestolar genel itibari ile kadınların hak arayış mücadelesi olsa da Güney Azerbaycan Türkleri ayrıca maruz kaldıkları ırkçılığa karşı da mücadele etmektedir. Buna benzer olayların gerçekleşmeye devam etmesi, İran’ın zaman içinde iç çalkantılarının artmasına sebep olabilir.

Jeopolitik Küçülme

Türkiye; Türk toplulukları konusunda yeterince söylem geliştirememiş ve devletsiz Türklerin haklarını korumada eksik kalmıştır. Geçtiğimiz yıllarda Rusya tarafından işgal edilen Kırım’da da 1940’lı yıllardan bu yana demografik bir yapı bozum gerçekleşmiştir. Bugün Kırım Türklerinin anavatanı olan Kırım’da sadece 500 bin Türk olduğu düşünülmektedir. Doğu Türkistan’da da benzer uygulamaların yapıldığı bir soykırım bölgedeki Türklerin etkisini kırmaya yönelik politikaların varlığı bilinmektedir. Pek çok örnek üzerinden de görebildiğimiz üzere dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Türkler, belli bir alana toplanmak zorunda bırakılmış ve kabuğuna sığınmıştır. Bu durum Türklerin dünya coğrafyasındaki genişliğini etkilemiş ve jeopolitik bir gerileme yaşanmasına neden olmuştur. Rusya, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde isteyerek ve bilerek Türk nüfusu yıllar içerisinde bölgeden uzaklaştırılmıştır.

 

KAYNAKÇA

Erol, M. (2022) “Dünden Bugüne Suriye Türkmenleri”, içinde Türk Dünyasının Kanayan Yaraları. Hacaloğlu, ss. 23–41.

Shiraliyev, M. (2022) “Borçalı ve Güney Azerbaycan Türklerine Yönelik Dil Politikaları ve Ana Dili Sorunu”, Turkish Journal of Diaspora Studies, 2(2), ss. 145–164.

Yılmaz, İ. (2006) “Geçmişten Günümüze Irak’ta Türkmen Politikası”, ÇTTAD, 12, ss. 127–142.