Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Hamas-İsrail Savaşı’nda Çin’in Tutumu

Kaynak: TRT Haber, 21 Kasım 2023

Çin: Gazze halkının toplu cezalandırılmasına son verilmeli

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'de, halkın zorla yerinden edilerek ve temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılarak toplu şekilde cezalandırılmasına son verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

BRICS liderleri ile ağustostaki 15. BRICS Zirvesi'nde topluluğa davet edilen ülkelerin liderleri, Gazze'deki durumun çevrim içi görüşüldüğü "Orta Doğu'daki Duruma İlişkin Olağanüstü Ortak Toplantı" düzenledi.

TÜRKSAM Haber Analiz

Dün, BRICS liderleri ile ağustos ayındaki 15. BRICS Zirvesi'nde topluluğa davet edilen ülkelerin liderleri, Gazze'deki son durumun çevrim içi görüşüldüğü "Orta Doğu'daki Duruma İlişkin Olağanüstü Ortak Toplantı" düzenlemişlerdir. Bu toplantıda Çin’in tutumunu ele almadan önce 7 Ekim’den bu yana devam eden Hamas- İsrail Savaşı’nda Çin’in nasıl bir diplomasi yürüttüğünü ele almak gerekmektedir.

Çin, Hamas- İsrail Savaşı’nın başından itibaren Batı ve Japonya’dan gelen Hamas’ı kınayan açıklamaların aksine taraflara karşı itidalli yaklaşımlar benimseyerek karşılıklı çatışmaların derhal durdurulması yönünde çağrıda bulunmuştur. Çin’in başından beri hem İsrail tarafına hem de Hamas tarafına eşit uzaklıkta duruşu İsrail nezdinde ciddi bir rahatsızlık yaratmıştır.

Yukarıda da bahsedildiği üzere Çin her ne kadar İsrail ile Filistin arasında taraf tutmadığını ve iki tarafla da iyi geçinmek istediğini belirtse de Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi'nin İsrail'in saldırılarının meşru müdafaanın da ötesine geçtiği yönündeki beyanı da ABD ve İsrail nezdinde oldukça olumsuz karşılanmıştır.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 19 Ekim 2023 tarihinde Hamas- İsrail Savaşı’na yönelik yaptığı ilk resmi açıklamada bölgede barış ve huzur ortamının sağlanmasının öncelik arz ettiğini, bağımsız bir Filistin devletinin kurulacağının kabul edilmesinin iki devletle çözümün de tek çıkış yolu olduğunu”  ifade etmiştir.  İsrail bu açıklamının Çin'in tarafsız tutumuna gölge düşürdüğünü vurgulamıştır. Buradan hareketle gelecekte Çin’in taraflar arasında oynayabileceği potansiyel arabuluculuk rolünün sorgulanır hale geldiği iddia edilmiştir.

Körfez'de ciddi yatırımları olan Çin çatışmalar karşısında benimsediği “tarafsız tutumla” Arap ülkeleriyle ilişkilerini zedelemek ve mevcut kazanımlarını tehlikeye atmak istememiş olabilir.

Çin'in bölgedeki en önemli ortaklarının Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olduğu göz önünde bulundurulduğunda yukarıda bahsi geçen bu iddia ciddi temellere dayandırılmış olmaktadır.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Tek Kuşak ve Yol Girişimi bağlamında da kritik öneme haiz ülkelerdir.  İki ülke arasında geçen ay Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de düzenlenen G-20 Zirvesi vesilesiyle kabul edilen ve Çin'i dışarıda bırakan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru (IMEC) güzergahı üzerinde yer almaktadır. Bu yüzden Çin bu iki ülkeyle diplomatik ilişlerini zora sokacak diplomatik müdahalelerden kaçınmaktadır.

Her koşulda Çin’in şimdiye kadar ki tutumu ele alındığında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Çin bölgedeki ekonomik çıkarlarını önceleyen, Filistin'e meyilli bir tutum içerisinde olmakla birlikte Orta Doğu'nun karmaşık dinamiklerine doğrudan bir taraf olarak müdahil olmak istememektedir.

Bütün bu bilgiler ışığında dün gerçekleşen BRICS liderleri ile yapılan toplantıda Çin’in tutumu Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ifadeleri üzerinden tartışmaya açılabilir. Toplantıda Şi Cinping, "Çin'in, Gazze'deki çatışmanın genişlemesi ve yayılması eğiliminden derin kaygı duyuyorum bu yüzden uluslararası toplum, çatışmanın yayılmasını ve Orta Doğu'da istikrarı tehlikeye atmasını önleyecek adımları atmalı." ifadelerini kullanmıştır.

İsrail-Filistin sorununun kökeninde Filistin halkının var olma, topraklarına dönme ve devlet kurma hakkının uzun zamandır görmezden gelinmesinin yattığını vurgulayan Şi, bu döngüyü kırmanın tek gerçekçi yolunun, iki devletli çözümle Filistin'e meşru ulusal haklarının verilmesi ve bağımsız Filistin devletinin kurulması olduğunun altını tekrar çizmiştir.