Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
İsrail’den 200 Filistinliye Tebligat

Kaynak: AA, 15 Ocak 2024

İsrail, işgal altındaki Doğu Kudüs'te yer alan Eski Şehir bölgesindeki 200 Filistinliye "kendi evlerini veya evin bir bölümünü yıkmaları" için ihtar mektubu gönderdi.

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberinde, İsrail makamlarının Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu Eski Şehir bölgesinde yaşayan 200 Filistinli aileye gönderdiği yıkım kararına ilişkin bilgi verildi. Filistinlilere gönderilen tebligatta bazı evlerin tamamen, bazılarının kısmen yıkılacağına ilişkin bilginin yer aldığı, söz konusu evlerin yıkılması için farklı süreler tanındığı aktarıldı.

TÜRKSAM Haber Analiz

Kudüs, üç semavi din için büyük öneme sahip olarak hem tarihi hem kültürel mirasıyla mühim bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır. Müslüman, Hristiyan ve Yahudi inançları için kutsal sayılan bu şehir, Ortadoğu'nun kalbinde yer alır. Kudüs, Müslümanlar için üçüncü en kutsal şehir olarak kabul edilir. Kudüs’te bulunan Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa, Müslümanların kutsal alanlarıdır. Hz. Muhammed’in Mescid-i Aksâ’da Mirac’a çıkması, Müslümanlar için bu şehrin önemini arttırmıştır. Hristiyanlık inancı için de büyük bir öneme sahiptir. İsa'nın çarmıha gerildiği, gömüldüğü ve yeniden dirildiği yer olan Kudüs, Hristiyanların kutsal toprakları arasında yer alır.

Dini, tarihi ve kültürel zenginliğinin yanı sıra Kudüs'ün coğrafi konumu, önemli enerji ve ticaret yollarına yakınlığı nedeniyle stratejik bir öneme sahiptir. Bölgede enerji kaynaklarına erişim ve kontrol, jeopolitik rekabetin bir unsurudur. Ekseriyetle dini ve tarihi argümanlar nedeniyle tarihten günümüze dek siyasi çatışmaların odağında yer almaktadır. Şehir, İsrail ve Filistin arasındaki statü sorunları nedeniyle dünya genelinde önemli bir siyasi hassasiyeti korur.

Kudüs, Yahudilik için en kutsal şehirlerden biridir. Batı Duvarı veya Ağlama Duvarı, Yahudi dua ve ibadetinde önemli bir yer tutar. Şehrin krallık ve ibadet merkezi oluşu Hz. Davud döneminde başlamıştır. Burada ilk mabet Kudüs’ün tamamını ifade eden Sion adı verilen tepede yapılmıştır. Tanrı tarafından Hz. Dâvûd’a saltanatının ebediyen devam edeceği inancı şehirle de birleştirilmiş ve Kudüs şehri de sonsuzlukla eşleştirilmiştir. Hz. Süleyman zamanında, mabetin Tanrı’nın ebedî mekânı olarak kabulü şehri kutsallaştırmıştır. Kudüs Yahudiler için maneviyatın yegane sembolüdür.  Yahudiler zaman mekan fark etmeksizin nerede bulunursalar bulunsunlar Kudüs’e dönmeyi Kudüs’te var olmayı elzem olarak görmektedir. Yahudilikte günde üç defa tekrarlanan Amidah adlı dua Kudüs’e dönülerek yapılmaktadır. Hz. İbrahim’den itibaren pek çok peygamberin yaşadığı Kudüs şehri, Yahudiler için büyük önem taşımakta ve tarihten gelen edinilmiş oldukları bir misyonla Kudüs’ü tamamen ele geçirme gayreti içinde olunduğu görülmektedir.

Bugün Kudüs’te insanların ibadet ve yaşam hakkını baskılamaya çalışan İsrail’in bu politikalarının temel motivasyonu, sonsuzluk ifade eden bu şehrin yegane hakimi olmaktır. İsrail'in Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki faaliyetlerinde, yasa dışı yerleşim, yıkım, zorla yerinden etme, müsadere ve tahliye politikalarında bir değişiklik gözlenmemektedir. Bu durum, 1967'den bu yana devam eden sistematik bir devlet politikasının bir yansımasıdır. İsrail, bu politikaları uygularken kendi hukuk sistemini etkin bir şekilde kullanmaktadır. Örneğin, işgal ettiği topraklarda dayattığı "Gaiplerin Mülkiyet Yasası" ile Filistinlilerin mülklerini ve onlara ait vakıfların arazilerini ele geçirip, bunları Yahudi yerleşimcilere transfer etmektedir.

Kudüs, İsrail'in Yahudileştirme politikasının merkezi bir unsuru olarak öne çıkmaktadır. İsrail, işgalin hemen ardından başlattığı Büyük Kudüs Projesi ile Kudüs'ü Batı Şeria'dan izole etmeyi, şehre büyük Yahudi yerleşim alanları eklemeyi ve Yahudi nüfusunu çoğunluk haline getirmeyi amaçlamaktadır. İsrail'in bu ayrımcı devlet politikasında, aşırı sağcı ve dinci partilerin siyasi etkinlik kazanması ve devlet politikalarını belirlemedeki rolü büyük bir etkiye sahiptir. Bugün Netanyahu Hükümeti bunun örneğidir.

Kudüs'te, Yahudiler dışındaki diğer etnik ve dini grupların varlığına izin verilmeyen bir atmosfer oluşturmaktan öte saldırganlık seviyesine ulaşmıştır. Kudüs’te işgal süreci başladığı açıktır. İşgal sürecinde çeşitli bahanelerle ibadet yasakları, şiddet, hapis cezaları gibi uygulamalar ileri seviyeye taşınmıştır.

Bugünlerde ise İsrail, imar ve ruhsat izinlerini iptal ederek, bölgedeki nüfusun değişimine dair demografik politikalarını uygulamaya devam ediyor. Doğu Kudüs'te Filistinlilere imar izni konusunda zorluk çıkarılmış, yapılan başvuruların tamamına yakını reddedilmiştir. Bununla birlikte Filistinlilere ait binlerce evin ruhsatsız olduğu iddiasını öne sürerek yıkma tehdidine yönelik tebligat gönderildi. Ancak Filistinler 1967'den bu yana Doğu Kudüs'te Filistinlilere ait 5 binden fazla evin yıkıldığını ve bu tebligatın hukuki dayanağı olmadığını belirtiyor. Gazze’de yaşananlara bakıldığında göçe zorlanan insanlarda olduğu gibi bu tip teşebbüsler de İsrail’in yıldırma ve yerleşim yerlerini Yahudileştirme politikalarının bir parçası olarak değerlendirilmelidir.