Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Macaristan’daki Nabucco Zirvesi ve Türkiye’nin Rolü

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan ve Türkiye dahil bir çok Avrupa ülkesini tehdit eden doğalgaz anlaşmazlığının çözüme kavuşmasının üzerinden sadece birkaç gün geçmesinden sonra 26-27 Ocak 2009 tarihlerinde Macaristan’da (Budapeşte) “Nabucco Zirvesi” hayata geçirilmektedir. Birçok ülkenin devlet ve/veya hükümet başkanının katılacağı toplantıya Türkiye’den Enerji Bakanı Hilmi Güler katılmaktadır. Nabucco Zirvesi’nde genel esaslar ve bir yol haritasının görüşülmesi beklenmektedir.

Toplantının en ilginç yanlarından birisi Nabucco için aslında “kurtuluş” olabilecek ülkelerden birisi olmaya aday İran’ın davet edilmeyişi olmuştur. İran Ulusal Gaz İhracat Şirketi Genel Müdürü Rıza Kasaizade, ülkesinin Macaristan'daki toplantıya davet edilmediğini açıkladı. Bu zirveye sadece tüketiciler ve güzergah ülkeleri değil, aynı zamanda doğalgaz vermesi planlanan üretici ülkeler de davet edilmiştir. Bu çerçevede Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın yanısıra, Irak ve Mısır da davet edilmiştir. Zirveye sadece İran’ın değil, zengin doğalgaz rezervlerine sahip Özbekistan’ın da davet edilmemesi bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

Macaristan'taki zirvede ayrıca, Avrupa Komisyonu'nun enerjiden sorumlu Üyesi Andris Piebalgs, Nabucco Gaz Boruhattı Şirketi Genel Müdürü Reinhard Mitschek ile Avrupa Yatırım Bankası ile Avrupa Yeniden İmar ve Kalkınma Bankası Başkanlarıyla ABD’li yetkililerin de hazır bulunması beklenmektedir.

Şimdiye kadar Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamının Nabucco’ya destek veriyor gibi görünüp Rusya ile tek tek çeşitli anlaşmalar imzalamışlardır. Hatta Nabucco’ya rakip olduğu ifade edilen Rusya’nın bir diğer projesi olan Güney Akım’a destek veren, hatta bu projenin içerisinde yer almaktan dahi geri kalmamışlardır. Ancak şimdi Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizden sonra alternatif hatların kaynağının aynı olmasının sonucu değiştirmediği görüldüğünden Nabucco hattı bir anda bu ülkelerin ilgi alanı haline gelmiştir.

Bu zirvenin en renkli ve en çok konuşulan ülkesinin Türkiye olması beklenmektedir. Zira Türkiye’nin şimdiye kadarki tüm desteğine rağmen Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye bu projede sadece geçiş ülkesi olarak yer vermek istemeleri ve Türkiye’nin bu projede söz sahibi olmasının engellenmesine çalışılmaktadır. Diğer taraftan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, geçtiğimiz günlerde Brüksel'e yaptığı ziyaret sırasında AB müzakerelerinde Rum Kesimince bloke edilen "Enerji" başlığı ile Nabucco projesi arasında bir "bağlantı" kurmasını bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’nin proje üzerinden "şantaj" yaptığı da öne sürülmektedir. Bu şekilde Türkiye’nin bu projede bazı zorluklar çıkardığı iddia edilmektedir. Özellikle de Başbakan Erdoğan’ın dört yıl aradan sonra ilk kez gittiği Brüksel’de Avrupa Politika Merkezi’nde Rumların tavrı nedeniyle Nabucco projesini bloke etmeyi düşünüp düşünmedikleri yönündeki bir soruya, “Enerji faslının blokesi durumunda biz kendi durumumuzu gözden geçiririz” yanıtını vermesi Avrupa ülkelerinde tartışma yaratmıştır. Bu tavır nedeniyle Türkiye’nin Nabucco’ya zorluk çıkardığı şeklinde yansıtılmaktadır. Oysa Türkiye’nin önceki dönemlerde Nabucco konusundaki girişimleri dikkate alındığında bu suçlamaların yersiz olduğu görülecektir.

Bu tartışmaların altında yatan asıl gerçek Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye bu projede sadece geçiş ülkesi rolü vermek istemeleridir. Oysa Türkiye bu projenin asıl ortaklarından birisi olmak istemekte ve bu projeden gelecek olan doğalgazdan da daha uygun bir fiyattan pay istemektedir. Şunu akıldan çıkarmamak lazımdır ki, Türkiye olmadan Nabucco projesinin hayata geçirilme imkanı yoktur. Türkiye sadece Kafkasya ve Hazar ülkelerinden değil, aynı zamanda İran, Irak ve Mısır gibi bazı Hazar dışı ülkelerininden de bu proje için doğalgaz temin etmeyi planlamaktadır. Bununla beraber Türkiye’nin öncelikle yapması gereken husus Azerbaycan ile yeni bir doğalgaz anlaşması imzalak olmalıdır. Şahdeniz gazı iiçin yapılan anlaşmanın iki ülke arasında ileri götürülemediği bilinmektedir. Diğer taraftan Rusya’nın da Azerbaycan’a yönelik teklifleri ortadadır. Unutmamak gerekir ki, Nabucco Projesi Türkiye’den daha çok Avrupa’nın enerji güvenliğini bir nebze de olsa temin edecek bir projedir. Nabucco projesinin Türkiye’ye ekonomik anlamda katacağı fazla birşey olmadığı gibi kendi ihtiyaçlarının bir kısmını da karılamasını aslında engelleyecek bir projedir. Ancak bu projenin siyasi ve stratejik getirileri olabilecektir. Doğru kullanıldığı takdirde Nabucco Projesi Türkiye’nin dış politikasında pek de kullanamadığı “Enerji Diplomasisi” açısından önemlidir. Bugün başta Rusya ve Ukrayna olmak üzere İran gibi bir çok ülkenin enerjiyi bir dış politika aracı olarak kullandığı gerçeği gözönüne alındığında ve  Türkiye’nin maalesef dış politikasında böyle bir anlayışın dahi girmediği bir ortamda Nabucco Projesi Türk dış politikasına ve AB ile ilişkilere farklı bir soluk getirebilir.

Projede Rusya’nın Rolü

Nabucco Projesi doğası gereği Rusya’ya alternatif bir hat olarak düşünülüp dizayn edilmiştir. Ancak Rusya’nın bir yandan Avrupa’da etkinliğini artırması ve diğer yandan da Nabucco Projesi’nde kaynak sağlamaya aday ülkeler üzerinde yaptığı çalışmalar netice vermiş ve bu projenin doğalgaz sıkıntısı çekmesine sebep olmuştur. Son olarak Türkmenistan ve Kazakistan’dan sonra Özbekistan ile de geçtiğimiz hafta doğalgaz anlaşması imzalayan Rusya’nın Azerbaycan’a “bütün gazınızı Avrupa fiyatları üzeriden alma garantisi” vermesi bu sebeple de projede Rusya’nın yerinin son derece dikkatli bir şekilde incelenmesi gereğini ortaya koymaktadır.

Bizim TÜRKSAM olarak yıllardır yaptığımız çağrıda bu projenin başarılı olabilmesi için Rusya ile bu alanda rekabet yerine işbirliğinin ön planda tutulması gerektiği ifade edilmekteydi. Nihayet bu çağrılarımıza kulak veren Enerji Bakanlığı da geçtiğimiz yıl Rusya’yı projeye davet etmişti.

Rusya’nın şimdiye kadarki tavrı bu projeyi “küçümsemek” şeklindeydi ve siz istediğiniz kadar boru döşeyin, içini dolduramadıktan sonra ne işe yarar şeklinde bir tavır sergilemekte ve bu yönde üst düzey açıklamalarda bulunulmaktaydı. Hatta küresel krizin en çok vurduğu ülkelerin başında Rusya gelmesine rağmen Rusya’nın Güney Akım projesinden vazgeçmeyeceği de açıklanmıştır. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Rusya’dan bir başka açıklama gelmiş ve bu ülkenin Nabucco Projesi’ne karşı olmadığı açıklanmıştır. Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı ve Gazprom Direktörler Konseyi Başkanı Viktor Zubkov, Rusya’nın Nabucco projesine karşı olmadığını açıklayarak Rusya’nın bu projeye dahil olabileceği sinyalini vermiştir. Zubkov açıklamasının devamında şu cümlelere de yer vermiştir:  “Nabucco projesinin hayata geçmesi durumunda önceden düşünülmemiş ve ani aniden alınmış kararlara iyi bir örnek olacaktır.” Bu açıklama ile Zubkov’un açıklamalarında bir yandan işbirliği mesajı sezilirken diğer yandan da bu projenin küçümsendiğine dair izleri de bulmak mümkündür.

Ermenistan’a Geçiş Güzergahı Rolü

Bu projenin Kafkasya geçiş güzergahı olarak planlanan Gürcistan’ın yanı sıra politik ilişkilerin gelişimine paralel olarak Ermenistan’ın da güzergaha dahil edilmesi görüşülmektedir. Macaristan zirvesinde bu hususun ne kadar gündeme geleceği merak konusudur. Zira Türkiye’nin “Ermenistan Açılımı” ve Fütbol diplomasisinden sonra Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandyan’ın “soykırım” iddialarından asla vazgeçmeyeceklerini açıklaması bu alanda Ermenistan’a Nabucco’de bir rol verilmesini güçleştirmiştir. Aslında hem Ermenistan konusunda ve hem de Nabucco Projesi’nin hayata geçirilmesi konusunda somut bir netice alınması güçtür. Bu toplantıda tarafların nasıl bir yöntem izleyeceği belirlenecektir. Ancak 2009 yılının ilk atlı ayı içerisinde Nabucco’nun imzalanması aşamasına gelinebileceği düşünülmektedir.

Nabucco Operasından Nabucco Projesine

Yıl M.Ö. 586’dır. Babil Krallığı en ihtişamlı dönemlerini yaşamaktadır. Kral II. Nabuccodonosor gücünün doruğundadır ve kendisine yeni hedef olarak Kudüs’ü seçmiştir. Bu amaçla Kral Nabucco Kudüs kentinin kapılarına dayanmıştır. Kudüslüler kenti korumak için ilginç bir savunma taktiği uygulamaktadır. Nabucco’nun daha önce öldü sanılan kızları Abigaille ile Fenena, aslında Kudüslülerin elindedir. Kudüslüler Fenena’yı barış için rehin tutmaktadırlar. Kudüs’ün etkili ismi İbrani Başrahibi Zaccaria, Nabucco’nun kente girdiğini haber alınca, Fenena’yı öldürmek ister. Ancak bu emeline ulaşamadan engellenir. Zira Kudüs Kralı’nın oğlu Ismaele Fenena’yı sevdiği için onun öldürülmesine izin vermez. Kenti işgal etmek için Kudüs kapılarına dayanan Kral Nabucco’nun kızına aşık olan ve onun hayatını kurtaran İsmaele vatan haini ilan edilir. Diğer esir kız Abigaillee ise aslında Nabucco’nun öz kızı olmadığını düşünmekte ve krallık tacını ele geçirmeyi planlamaktadır. Ayrıca Abigaille, Fenena-İsmaele aşkından rahatsızdır, çünkü o da İsmaele’i sevmektedir.”

Hikayede M.Ö. 586 yılında Kudüs’te ve Babil’de yaşanan ve tarihte “Babil Esareti” diye bilinen bir olay anlatılmaktadır. Avusturya’nın İtalya’yı işgali sırasında Giuseppe Fortunino Francesco Verdi (Parma, 1813-Milan 1901) tarafından yazılan dört perdelik Nabucco operasında, aşk, entrika, savaş ve mücadele gibi bugünün petrol ve doğal gaz oyununun vazgeçilmez öğelerinin tamamı kendi yerini almıştır. Müzik tarihinin en iyi opera bestecilerinden biri olan Verdi “Nabucco Operası”nı sanki bugünkü Nabucco Projesi için yazılmıştır.

AB Enerji Bakanlarının 2003 tarihinde Viyana'daki toplantısında ilk temsili 1842 yılında Milano’daki Scala Tiyatrosu’nda gösterilen “Nabucco Operası”nı izlemeleri “Enerji Güvenliği” konusunda sıkıntılı olan ve yeni arayışlar içerisinde olan AB Enerji Bakanlarının yeni kaynak arayışlarında verilecek isme ilham kaynağı olur. AB’ye doğal gaz getirecek olan boru hattına Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı ismi verilir.

Nabucco Operası daha sonra Türkiye’de de sahnelenir. Ancak bu sadece operayla sınırlı kalmaz ve AB Enerji Bakanları Türkiye’ye Nabucco Projesi’nde başrolü verirler. Proje kısaca Hazar Bölgesi ve Orta Doğu doğal gaz rezervlerini Avrupa pazarlarına ulaştırmayı öngörmektedir. Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’de diyebileceğimiz Nabucco Projesi konusunda bugüne kadar Enerji Bakanlığı tarafından yapılan çeşitli açıklamaların dışında fiili olarak bir ilerleme sağlanamamıştır.

Bulgaristan’dan başlayıp Romanya, Macaristan güzergahını izleyerek Avusturya’ya ulaşması planlanan bu hattın toplam uzunluğu 3.300 km’dir. (Türkiye kısmı: 1.558 km.) Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı’nın minimum 25 maksimum 31 milyar m3’lük yıllık taşıma kapasitesine sahip olması öngörülmektedir. Hattın 2012'de faaliyete geçmesi hedeflenmektedir. Hattın toplam maliyetinin yaklaşık 8 milyar dolar olması hesaplanmaktadır. Ekonomik krizle beraber düşen inşaat maliyetlerinin Nabucco için bir şanş olduğunu da ifade etmek gerekir.

'Nabucco' hattı, Hazar havzasından ve Orta Doğu’dan gazın Türkiye/İstanbul üzerinden Güney Avrupa`ya taşımayı öngörmektedir. Bu proje kapsamında alınması düşünülen Azeri gazının zaten Şahdeniz projesi ile 2007`de Türkiye’ye getirilmiştir. Nabucco Projesi tam anlamıyla başladığı takdirde Azeri gazında herhangi bir sorun yaşanmaz. Sorun bir tek Azeri gazının yeterli miktarda olup olmaması ile ilgili olabilir. İran ile anlaşmamız zaten var ve halen bu ülkeden gaz almaktayız. Ancak ABD’nin İran’a ambargo uygulaması konusundaki tavrı ortadadır. İran ile ilgili bir diğer sorun da bu ülkenin yeni gaz yataklarına yatırım yapamaması sebebiyle özellikle kış aylarında İran’ın kendisinin bile gaz sıkıntısı çekmesidir. Irak’ın bu aşamada projeye dahil olması konusunda girişimler mevcuttur. Ancak öncelikle bu ülkede iç istikrarın sağlanması gerekmektedir. Bu ise kısa vadede pek olası gözükmemektedir. Irak’da istikrar sağlandıktan sonra projeye katılması olasıdır. Mısır ile geçtiğimiz yılın Şubat ayı ortasında İstanbul’da Mısır doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması konusunda TERGAS isimli şirketin kurulmasına ilişkin mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu konuda da bir sorun gözükmemektedir. Burada asıl önemli olan sorun Trans-Hazar projesiyle Türkmen gazının Türkiye ve Avrupa`ya taşınmasındadır. Bu konuda uzun süredir konuşulmasına rağmen fiili olarak net bir adım atılamamıştır. Hazar’ın statüsü sorunu ve Türkmenistan ile Azerbaycan arasında Hazar kaynaklarının paylaşımı gibi diğer temel sorunların da mevcudiyeti Türkmen gazını bu aşamada pek mümkün kılmamaktadır. Bölgenin en zengin doğal gaz üreticisi ülkesi olan Türkmenistan’ın, ardından ise Özbekistan ve Kazaksitan’ın katılımı olmadan ise bu proje fazla bir anlam ifade etmemektedir. Elbette ki, Rusya’nın da bir şekilde projeye dahil edilmesinin mümkün olması durumunda projenin hayata geçme şansı yükseltir.

3 bin 300 kilometrelik bu boru hattı projesinde şu anda, Avusturyalı OMV, Bulgargaz, Macar MOL, Rumen Transgaz ve Türk BOTAŞ yer alıyor. Alman RWE Gaz Şirketi 5 Şubat 2008’de Viyana’da yapılan ve Enerji Bakanı Hilmi Güler’in de katıldığı bir toplantıyla Nabucco’nun altıncı ortağı olmuştur. Ancak OMV ile Gazprom arasında giderek derinleşen ortaklığın da ayrıca ele alınması gereken bir konu olduğunu belirtmekte fayda vardır.

Fransız şirket Gas de France bu projeye katılmak istemektedir. Ancak Fransa’nın 1915 yılı olayları ile ilgili olarak Türkiye’ye karşı tutunduğu olumsuz ve maksatlı tavrı nedeniyle bu konuda sorunlar yaşanmaktadır. Ancak Fransa’nın son dönemlerde Nicolas Sarkozy ile beraber bir yandan Türkiye’nin AB’ye üye olmasına aktif olarak karşı çıkarken, Ermeni Sorunu’nun tarihçilere bırakılması gerektiği yönündeki tavrı bu alanda bazı yeni gelişmelerin önünü açabilir.