Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Orta Doğu’da Hesaplaşma: İsrail ve Dürziler

Orta Doğu coğrafyası, özellikle İsrail'in kuruluş aşamasında, paramiliter bir örgüt olan Haganah ve bu örgütte görev yapan Yahudi devlet adamlarının Siyonist görüşleri doğrultusunda şekillendirilmiştir. Begin ve Ben-Gurion Doktrinleri ile Oded Yinon Planı çerçevesinde, uzun vadeli stratejiler üretilmiş; sadece Ortadoğu'da değil, aynı zamanda Afrika coğrafyasında yer alan Nijerya'nın Biafra Bölgesindeki Yahudi ayrılıkçıların ve onların ikinci bir İsrail devleti kurma planları için de aksiyonlar alınmıştır. Elbette, bunlara ek olarak Amerikan menşeli ve CIA destekli Rumsfeld-Cebrowski gibi siyasi ve askeri doktrinler de haritaları ve irredentist hedefleri şekillendirmede önemli bir rol oynamaktadır.

İsrail hükümeti ve ona bağlı istihbarat teşkilatı Mossad, dünya genelinde çeşitli coğrafyalarda stratejik ve istihbarat operasyonları gerçekleştirmesine karşın, 1948'deki kuruluşundan bu yana İkinci Dünya Savaşı'nın etkisiyle oluşan çeşitlilikten kaynaklanan çok etnikli yapıyı göz ardı etmektedir. İsrail, kuruluşundan itibaren birçok farklı etnik grubu bünyesinde barındırmaktadır. Bu farklı etnik grupların çoğunlukta olduğu ya da işgal altındaki topraklarda ayrılıkçı hareketlerin meydana gelmesi mümkündür. Buna rağmen, askeri güç açısından aşırı bir güven içinde olunmaktadır. Bu durum, çeşitlilikten kaynaklanan iç dinamiklerin ve potansiyel çatışma noktalarının yeterince dikkate alınmadığını göstermektedir.

Rusya'nın desteklediği Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, aynı zamanda bu topraklarda yaşayan kadim topluluklardan Dürziler'in de korunmasını içermektedir. Türkiye'nin Suriye politikasının eleştirildiği bağlamda, ümmetçi yaklaşım ile Müslümanlara sınırların açılması, Türkiye'nin demografik yapısının da değişimine yol açmıştır. Türk Devleti, Irak ve Suriye'deki Türkmenlerin yaşadığı bölgelerde "Tampon Bölge & De Facto Devlet" oluşturulması için stratejiler geliştirebilecekken, aynı zamanda Suriye'nin İsrail'e karşı korunması ve savunulması da mümkündür. Şii mezhebine yakın bir inanç sistemi olan Dürzilik ve Dürziler, İran'ın desteğiyle Lübnan ve Suriye üzerinden İsrail'e karşı stratejik bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Bu yaklaşım, bölgesel politikalarda dini ve etnik kimlikleri stratejik birer araç olarak kullanmanın örneklerinden biri olarak görülebilir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Filistin, Ürdün, Lübnan, Yemen, Libya gibi ülkelerde yaşamış ve günümüze kadar ulaşan Türk soydaşlarımızın varlığı, bölgesel politikalarımızda önemli bir yer tutmaktadır. İsrail'in genişlemeci politikalarına karşı bu toplulukların korunması, sadece Arapların Müslüman kimliği üzerinden değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel bağlar çerçevesinde ele alınmalıdır. İsrail'in "Arap olmayanlarla ittifak kur ve bağımsızlık hareketleri ile ayrılıkçı unsurları destekle" şeklinde özetlenebilecek doktrinine karşılık olarak, İsrail içindeki Dürzi nüfusunun ayrılıkçı hareketleri ve platformlarına destek olmak, bir nevi misilleme olarak düşünülebilir. Bu strateji, bölgedeki etki alanımızı genişletmek ve karşılıklı caydırıcılığı artırmak amacıyla kontra-kriz yönetimi kapsamında değerlendirilebilir. Böyle bir yaklaşım, diplomatik ve stratejik derinlik kazandırmak adına dikkatli bir şekilde planlanmalı ve uygulanmalıdır.

Değerlendirme

Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgesel bir güç olarak konumlanmasının stratejik hedeflerinden biri, etnik ve mezhepsel çeşitliliğin yoğun olduğu İran, Irak, Suriye, Lübnan ve İsrail gibi ülkelerdeki kadim toplulukların uluslararası siyasi ve güvenlik politikaları açısından detaylı bir şekilde analiz edilmesi ve bu analizler doğrultusunda derinlemesine stratejiler geliştirilmesidir. Bu yaklaşım, söz konusu ülkelerdeki kompleks sosyal dokunun ve tarihi dinamiklerin anlaşılmasını gerektirir.

Bu stratejilerin geliştirilmesi, bölgesel istikrarın sağlanmasında Türkiye'nin proaktif bir rol oynamasını, etkileşimde bulunduğu topluluklarla uzun vadeli iş birlikleri kurmasını ve böylece uluslararası arenada daha etkin bir aktör haline gelmesini sağlayabilir. Ayrıca, bu tür bir yaklaşım, Türkiye'nin bölgesel ve global düzeyde güvenlik ve diplomasi alanlarında karşılaşabileceği zorluklara karşı daha hazırlıklı olmasına ve kompleks bölgesel sorunlara çözüm üretebilme kapasitesini artırmasına yardımcı olabilir. Bu süreç, multidisipliner bir yaklaşımı ve çeşitli disiplinlerden uzmanların katılımını gerektirebilir, böylelikle politikaların kapsamlı ve etkili bir şekilde uygulanması mümkün olabilir.

 

Kaynaklar

  1. https://www.voltairenet.org/article220453.html
  2. https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/06/150623_durziler_analiz
  3. https://dayan.org/content/syrian-popular-uprising-and-decline-druze-political-role
  4. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israildeki-durziler-kimlik-sorunu-yasiyor/1246837
  5. https://yildiz.academia.edu/AhmetOven

 

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve TÜRKSAM'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.